Annelik sanatı benzemez başka hiç bir sanat dalına…
Öyle ki; bu sanatı icra edenler her daim acemi kademesinde kalır…
Kaç çocuğunuz olursa olsun, kaç çocuk büyütmüş olursanız olun,
torunun torununu da görseniz her an acemiliği yaşarsınız… Kalfalığı, Ustalığı
yoktur bu zanaatin.
Nasıl olsun; bir çocuk diğerine benzemez ki…
Her konuda, her adımda değil tabii ama bir an gelir ne yapacağınızı
bilemezsiniz ya da bildiğiniz her şeyi o an unutuverirsiniz. Olmaz mı hiç,
olmadı mı size?
Sadece “annelik” midir bir kadının uğraşısı;
Yemeği yok mudur, temizliği, ütüsü ya da hafta sonuna
yetişmesi gereken raporu…
İşten koşar adım çıkıp marketten alınması gereken
eksikleri, ay sonuna yetişmesi gereken çocuğunun gösteri kıyafeti…
Peki ya eşi…
Kaç parçaya bölünebilir bir kadın? Aynı anda kaç cephede
savaşabilir?
İşte bu yüzden diyorum ya;
“Her anne bir “nar” değil midir?”
Her kadın bir nardır ama anne olunca artıyormuş tanelerin
sayısı kat be kat; anne olunca anladım.
Tam da bu noktada geçenlerde okuduğum bir ropörtajdan bir
örnek vermek isterim;
Berna Laçin diyor ki;
“Kadın olmak
çok zor. Örneğin eşimle yemeğe bir yere gidiyoruz, akşam eve döndüğümüzde
olanları iki üç cümleyle özetleyebiliyor: “Gittik, falancayla karşılaştık,
yemek yedik, sohbet ettik.” Oysa ben o gece neler olduğunu, neler
gözlemlediğimi anlatmaya başlasam sabaha kadar konuşabilirim. Kadınların beyni
gerçekten çok daha hızlı, daha yüksek bir frekansta çalışıyor. Bu yüzden
erkek olmak bence çok konforlu bir şey. Kadınların işi, sorumluluğu da her
zaman daha fazla. Örneğin hiçbir erkek yoğun bir işgününde, zaman yaratıp
koştura koştura çocuğuna çilekli toka veya kırmızı pullu çorap arama
zorunluluğunu hissetmiyor. Erkek
olmak istemezdim doğrusu ama bir hafta erkek zihnine, düşünce yapısına sahip
olarak bir tatil yapmak isterdim. Hayalimdeki tatil kesinlikle bu.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder